Kendisini doğduğu çiftlikte kazdığı mezara gömen ve bir saat toprak altnda kalan çılgın adam gömüldüğü sırada arkadaşlarının onun için yazdığı gözyaşı dolu methiyeleri duyabildiğini belirterek, gömülme deneyiminden sonra kendisini “yeniden doğmuş” gibi hissettiğini söyledi.
Sevdiklerinin methiyelerini ve rahipler tarafından yönetilen bir ayini içeren bu tuhaf çaba, yazarın ölüm kavramıyla yüzleşmesine ve paradoksal bir şekilde hayata karşı yeni bir direnç kazanmasına yardımcı olmayı amaçlıyordu.
Amela’nın olağanüstü yolculuğu tabutun evine ulaşmasıyla başladı. Ardından, çukuru kazdıktan sonra, hazırladığı mezara inerek alışılmadık bir adım attı ve sadece kendi sembolik ölümü olarak tanımlanabilecek şeyi deneyimledi. Katılan pek çok kişiyi şaşırtan Amela, bu deneyimin aydınlatıcı ve canlandırıcı olduğunu ifade etti.
İspanyol TV programı Horizonte’ye konuşan Amela, bu sıra dışı eylemle ilgili düşüncelerini paylaştı: “Arkadaşlarım beni şımarttı. Harikaydı ve bundan büyük keyif aldım. Üzerimi örttüklerinde ve karanlıkta kaldığımda, kürek dolusu toprağın tabutun üzerine indiğini duyabiliyordum. Bir an için paniğe kapıldım ama panik gelip geçti. Sonra rahatlamaya ve tadını çıkarmaya başladım. Keşke orada daha uzun süre kalabilseydim.”
RUHLARDAN FİKİR ALMIŞ
Amela bu eşsiz yolculuğu uzunca bir süredir düşündüğünü belirtiyor. Kendi ölümüne olan ilgisinin 15 yaşında bir Ouija tahtasıyla oynarken ruhlardan öleceği yaşı göstermelerini istediğinde başladığını söylüyor. Gelen yanıtın 65 olduğunu kaydeden Amela “15 yaşındaki bir çocuk için 65 yaş ölümsüzlük gibi geliyor; çok uzak” ifadelerini kullanıyor.
Ancak bu öngörüsü yıllarca bilinçaltında kalan yazar, 55 yaşındayken bu deneyimini bir film yapımcısıyla tartıştığında, anının yeniden ortaya çıktığını ve kendisine, zihninde yer verdiği için kehaneti gerçekleştirebileceğinin tavsiye edildiğini belirtiyor. Bu durum, kendi cenazesini düzenleyerek korkularıyla oldukça dramatik bir şekilde yüzleşmeye karar vermesine yol açıyor.
BATI KÜLTÜR NORMLARINA MEYDAN OKUMA
Víctor Amela’nın sergilediği gibi, kendini canlı canlı gömme ve hala hayattayken bir cenaze töreni düzenleme şeklindeki alışılmadık uygulama, ölümle ilgili toplumsal tabulara ve Batı kültür normlarına meydan okuyor. Bazıları için bu eylem, hayatın geçiciliğine dair keskin bir hatırlatma işlevi görüyor ve bireyleri kendi ölümlülükleriyle benzersiz ve içgüdüsel bir şekilde yüzleşmeye teşvik ediyor.
Amela gibi insanlar kendi cenazelerine dalarak varoluşun kıymetini daha iyi anlamayı ve sevdikleriyle bağlarını güçlendirmeyi umuyor. Bu uygulama dünyanın farklı yerlerinde kabul gördükçe, kendi ölümlülüğümüzle nasıl ilişki kurduğumuz ve onu nasıl algıladığımız hakkında düşündürücü sorular ortaya çıkarıyor.